21 Ağustos 2015 Cuma

YAKIN ÇEVREMİZİ TANIMAK: 100.Yıl Sitesi, İşçi Blokları Mahallesi

100. Yıl Sitesi Hakkında Bir ODTÜ Mimarlık Fakültesi Klâsiği:
"YAKIN ÇEVREMİZİ TANIMAK"
PROJE YÜRÜTÜCÜLERİ: FATMA BAŞARAN (MİMAR) GİZEM BAŞKAN (MİMARLIK ÖĞRENCİSİ) & LEVENT KALAÇ  (MİMARLIK ÖĞRENCİSİ)
PROJENİN YÜRÜTÜLDÜĞÜ OKUL: TÜRK-İŞ  BLOKLARI  İLKÖĞRETİM OKULU
PROJENİN UYGULANDIĞI YAŞ GRUBU: 4. SINIF ÖĞRENCİLERİ
PROJENİN UYGULANDIĞI TARİH: 25.12.2003
PROJE KONUSU: YAKIN ÇEVREMİZİ TANIMAK
Tanıdıkça  sever, sevdikçe sahiplenip ,kollayıp, koruruz.
Genelde çevreye duyarsız bir toplum olmamızı; çevreyi  tanımayı ders olarak algılayıp  o dersi öğrenip görevimizi  başarı ile tamamlamış olarak okulda bırakmamıza bağlıyorum.
Her  mahallenin  oluşum  süreci  bir  hikayesi var, her  sokak  adının bir  öyküsü veya nedeni olduğu gibi. Çevreyi  tanıtırken bunları da içine katıp, çocukların gördükleri yerlerin  yaşayan, gelişen, değişen, sürekli devinim  halinde izlenmesi zevkli  bir olgu  olduğunun farkına  varmalarını sağlamalı, çevreyi  tanımayı  ders olmaktan çıkarıp, çevreye  karşı  duyarlı ve  koruyucu olmanın bir  yaşam  biçimi ve  ömür  boyu süren bir alışkanlık haline dönüşmesi  gereğini  çocuklara anlatmalıyız.
Mimarlar Odası Ankara  Şubesinin başlattığı ‘’1000 Mimar  1000 Okulda ‘’ projesi  ile daha  çok  çocuğa  ulaşmak ve çocukların  çevre konusundaki  düşüncelerini öğrenmek  için bu  etkinliğe  gönüllü olarak  katılıyorum.
SUNUM  :
1- YAKIN CEVRE  : SINIFIMIZDA  KAÇ TANE  PENCERE VAR ?
Pencere içindeki  parçalarla  birlikte BİR BÜTÜN,
Ama.................  sınıfın  bir  PARÇASI.
Sınıfımız dört duvar, tavan ve  döşemeden oluşan  bir  mekan, kapısını kapattığımız  zaman diğer  bölümlerden  bağımsız sadece  bize  ait  olan  bir yer. BİR  BÜTÜN,
Ama....... .. okulumuzun  bir  PARÇASI.
Sınıflar, bunları birbirine  bağlayan koridorlar ,öğretmenler  odası ,kantin, bahçe... ihtiyaçlarımızı  giderdiğimiz  diğer  bölümleri  ile  birlikte  okul tam  bir  yapı . BİR BÜTÜN.
Ama............... sokagın  bir  PARÇASI.
Başka  bütün  ve parça  örnekleri ?
(sokak- mahalle,  mahalle-kent,  kent-bölge, bölge-memleket.......)
Evimize  baktığımız zaman da böyle bağımsız mekanlar var.
Hepimiz en az sekiz saat uyuyup,  bir sonra ki güne dinlenmiş olarak dinamik ve neşeli başlarız. Evlerimizde hepimizin uyuduğu bir yer var.  Burası  kardeşimizle , bir büyüğümüzle paylaştığımız veya tek başına kullandığımız bir odadır.
Sabah uyandığımızda  yüzümüzü yıkadığımız, aynada kendimize çeki düzen verdimiz evimizin farklı bir mekanına geçeriz. Burada  diğer odalardan  farklı olarak neler var...(lavabo,ayna, duş .. vb.)
Biz okul kıyafetlerimizi giyerken ,Annemizde  bize kahvaltı hazırlamakla meşgul nerede ? Peki  mutfakta  neler var ? (eviye, mutfak dolabı,buzdolabı,ocak,bulaşık mak. Masa...vb.)
Bunun  dışında evimizde bütün ailenin birlikte olduğu, tv seyredilen,yemek yenen , misafirlerin ağırlandığı ....(salon, oturma odası,misafir odası.)diye adlandırdığımız... odalar mevcut.
Evet artık evden çıkma vakti geldi. .. Ben daire kapımı açtığım zaman üç komşumla ortak kullandığım geniş bir koridora çıkıyorum. Koridorun sonunda merdivenler ve asansör bulunuyor,
Dört daireden oluşan katlar üst üste gelerek ,on beş katlı bir blok oluşturuyor. Bu blokta oturan insanlar, onlara gelen misafirler ,hepsi aynı asansörü,koridoru, merdivenleri,blok girişini ve bahçesini  kullanıyorlar .
Bloktan  çıkıyorum, bahçedeki yolda ilerliyorum  iki tarafını çimenlik, aralarda  gül ve diğer  çiçeklerden bir öbek ve çınar ağaçları var. Otoparkı da geçip sokağa çıkıyorum.
Sokak boyunca  iki taraflı bloklar sıralanıyor.
Sokak devam ediyor ama , Şimdi binalar  dört katlı ve alt katlarında  dükkanlar var. mahallede oturan insanlar günlük ihtiyaçlarını buradan alıyorlar. ( market, kasap, fırın, eczane,züccaciye, gazete bayii, kırtasiye,..vb.)
Aynı sokak devam ediyor evler beş katlı, önlerinde bahçeleri var. Karşıda 100.yıl pazaryeri.
Pazaryerine doğru gitmeyip sola  dönüyorum  ve sol tarafımda beş  katlı  binalar ...yürümeye devam ederek sizin  okulunuza  geliyorum.
Okulunuzun yakınında  hangi  binalar  var ?
Bunları  beraberce  hatırlayalım.(10 Nisan polis  karakolu, dükkanlar...)
Baştan alırsak  odadan başladık, odalar  evi .. evler  bloklar sokakları derken, sokaklar mahalleyi oluşturdu.
2- MAHALLE :
İşçileri  konut   sahibi  yapmak  amacı ile 1965  senesinde  Türk-iş konfederasyonu  kuruluyor, emlak bankası ,SSK kredileri ve kooperatif  üyelerinin aidatları ile önce  I. etap iç aydınlıktaki  2566 konut  yapılarak 1971-1972 senesinde bunlar sahiplerine  teslim  ediliyor.
Aynı  konfederasyon  talebin  çok  olması  üzerine 3500 konutluk  II. Etap içinyüzüncü  yıl sitesine 1973 yılında  temel  atıyor. Talebin  çok  olması nedeniyle konut  sayısı  4906 ya  çıkıyor  bu  artışı  karşılamak  için  yıldız  blokların  sayısı artırılıyor.
Alman  mühendisler ve intur  inşaat  şirketi  ilk  olarak  şantiye  binasını (daha sonra  çocuk yuvası  olarak kullanılmak  üzere yapılıyor ,şu anda 10  nisan  polis karakolu  olarak kullanılıyor.)  ve  ısı  merkezi binasını  yapıyor. Daha  sonra Girne bölgesindeki  alt galeriler ve  konutlar  bitirilerek ekim 1977de  sahiplerine  teslim ediliyor.
Mahalle  isimleri  1974 deki  Kıbrıs  çıkarması  sırasında  oradaki  şehirlerin isimlerinden seçilerek  konmuştur.
1978-1980 yılları arası yönetim ve firma  arasındaki anlaşmazlık  yüzünden inşaatlar  durmuş. Daha sonra farklı  firmalarla  anlaşmalar  yapılarak inşaatların tamamı  kasım1988de bitirilerek  teslim  edilmiştir. 1981  yılında  işçi  federasyonu kongresi  kararı  ile  mahallenin  ismi 100. Yıl  sitesi olmuştur.
Türk-iş  blokları  bir  mahallenin   ( konut, okul, yeşil alan, PTT, banka ..) aynı anda düşünülüp  ve  aynı  merkezden  ısıtılmasının sağlandığı sosyal  konut  olarak yapılmış  ilk örnektir. Yüksek  bloklar ortada toplanıp  etrafı beş  katlı  konutlarla çevriliyor ve  yeşil  alanlar ,çocuk  parkları, oyun  oynanabilen  meydancıklar , oturma  yerleri  beş  katlıların  aralarına  serpiştiriliyor.
100.yıl sitesi  şehir merkezine  yakınlığı, ulaşımın düzenli ve kolay olması,  ODTÜ yeşil alanı kenarında olması nedeni ile hava kirliliğinin nispeten az olması  gibi özellikleri ile  kısa zamanda gelişmiş ve başka siteler  alış veriş merkezleri de yapılmıştır.
MAHALLEMİZDEN   FOTOĞRAFLAR
1-      Beş katlı  konutlar,
2-      Çok  katlı bloklar, otopark, yeşil alan.
3-      Muhtarlık,sağlık ocağı, vergi  tahsil şubesi,
4-      Ortak  kullanım alanları (camii, pazaryeri)
5-      Servis  binaları ( trafo, yakıt merkezi)
6-      Çarşı  ( PTT, banka ,eczane.)
7-      Alış veriş  merkezi, market.
8-      Eğitim  binaları ( yuva )
9-      İlköğretim  okulları
10-  Lise, kolej, üniversite.
11-  MTA tabiat  tarihi  müzesi
12-  İzci  parkı, yürüyüş yolu.
Bu  resimlere bakarken  şu  soruların  cevaplarını vermeye  çalışalım.
1-     Ne ?  ( tabiat  tarihi müzesi)
2-     Nerede ? ( MTA enstitü bahçesinde)
3-     Nasıl ? (dış  cephesi  granit  kaplı,...
4-     Ne zaman ? (2001)
5-     Ne  için? ( MTA bilgilerini, Türkiye’de bulunan madenleri, fosilleri  tanımak görmek  isteyenler için , aynı  zamanda  ileriye dönük  olarak ta  içinde bulunan  malzemeler korunmuş, bakımı  yapılmış  oluyor.)
            3-KENT :
Sürekli  gelişme  içinde  bulunan ve  toplumun yerleşme, barınma, ulaşım,çalışma, eğitim,dinlenme,eğlenme gibi  gereksinimlerinin karşılandığı,pek  az kimsenin tarımsal  uğraşlarda bulunduğu yerleşim birimine  Kent  denir.
Kent insanların sadece yaşadığı  bir alan değil, aynı zamanda onların kendilerini geliştirdikleri ve yer yüzünde var olmanın tadını çıkarmaya çalıştıkları yerdir.
Kendimizi nasıl geliştirebiliriz?
1- Bilgilenerek:  (yuva, ilköğretim,lise,üniversite,)
2- Müzeler : Anadolu medeniyetleri,etnografya müzesi,  tabiat tarihi müzesi,bilim  müzesi, hava müzesi. TCDD müzesi
3- Tarihi kalıntılar : Augustos  tapınağı, ulustaki roma hamamı ,julianus anıtı.
Anadolu; tarih  boyunca Mezopotamya, Truva, Hitit, Antik  yunan, Roma, Bizans, Selçuklu ve  Osmanlı gibi  medeniyetlerin yerleşim yeri olmuş ve onlardan günümüze çok  sayıda  ören yeri kalmıştır.
4- Tarihi doku : Ankara kalesi, kale içi ve civarındaki  camii, külliye, türbe, han, hamam , bedesten,  Ankara  evleri .. v.b
5- Ulus- Kızılay -Bakanlıklar  arasındaki  cumhuriyet dönemi yapıları
6- Hayvanat bahçesi : AOÇ içindeki hayvanat bahçesinde pek çok hayvanı görebiliriz.
7- Anıtkabir  bahçesinde,  seymenler  parkındaki botanik  bahçesinde pek çok farklı ağaç görebiliriz.
8- Sanat faaliyetlerini takip ederek;
Tiyatro, opera ,bale, konser, sinema,sergi
9-Spor yaparak : ilgilendiğiniz sporlar?
Kendimizi geliştirmek için önce iyi bir gözlemci olalım.
Mesela  Migros  alış-veriş merkezini birlikte düşünelim.( otopark, mağazalar, sinemalar, yemek yeme olanağı.)
            İnsanı  diğer canlılardan ayıran  özelliklerinden  biri  de  geçmişini  bilmesi, yaşadığı süreçte  geleneğini, geleceğine  aktarması ve  gelenlere  izlerini  sunmasıdır.
            Kültür  mirasını  bilmeyen  ve  korumayan  gelecekteki  kültürünü  oluşturamaz.
            İNSAN  TANIDIĞI  VE  KULLANDIĞI  DEĞERLERİNE  SAHİP  ÇIKAR
4- KENTİMİZİ  TANIYALIM : ANKARA   ADI  NEREDEN  GELİYOR ?
Ankara  adının  ‘’Anker’’  yani  gemi  çapasından  geldiği  söylenir. Hikayeye  göre Frigya  kralı  Midas’a  rüyasında  ilahi  bir  ses  ‘durma  kalk  topraklarında  bir gemi  çapası  ara.  Onu  bulduğun  yerde  bir  şehir  kur. Bu  şehir  sana  mutluluk getirecek ‘ diye  seslenir. Bir  süre  sonra  Ankara  kalesinin bulunduğu  tepede çapa  bulunur. Kral  Midas  da  kısa  zamanda  burada  bir şehir  kurarak, adını ‘’Anker’’  yada  Ankira’’  koyar. Gemi  çapası da  uzun  yıllar  bu  şehrin tapınağında  saklanır.
Bir  başka  efsaneye  göre :
Bu  bölgeye  hakim  olan  Galatlar, hakimiyetlerini  güneyde Akdeniz’e  kadar uzatmış  ve  Mısır  donanması  ile  büyük  bir  savaşa  girmek  zorunda kalmışlardır. Savaşın  sonunda   büyük  bir  zafer  kazanan  Galatlar,  bu  zaferin sembolü  olarak,  gemilerin  çapalarını  sökerek,  tapınaklarına  yerleştirmişlerdir. Gemi  çapaları  ile  dolu  tapınakların  bulunduğu  bu  şehre  ‘’ çapa  şehri’’ anlamına  gelen  ‘’Angora’’   yada  ‘’Ankerium’’ denmiştir.
Diğer  efsane  ise :
Nuh  Peygamber’in  gemisinin  büyük  tufanda  buraya  demirlediği  ve çapasının da buraya düştüğü ,  yüzyıllar  sonra  bulunan  çapanın  yerine, Ankara’nın kurulduğu  söylenir.
ANKARA  TARİHİ :
İ.Ö. 2000......Hititler :  Ankara  yakınında  Gavurkale  mevkiinde  kalıntılar bulunuyor.
İ.Ö. 334......Frigyalılar : Gordion  başkentleri
İ.Ö.    3 y.y......Galatlar  :  Ankara  başkentleri
İ.Ö.  20- 25 yılları.....Romalılar  Agustos  tapınağını   inşa  ediyorlar.
Agustosun  yaptığı  işler  ve o dönem  yaşantısını  anlatan  kitabelerin  bulunduğu bu  tapınak  İsadan evvelki  döneme  ait  yazılı  kaynak  olarak  dünyada  da önemlidir. Ankara  anıtı  olarak  bilinir. Günümüzde  üzerindeki  kitabeler  dış etkenlerden  bozulmasın  diye  mermerlerle  kapatılarak  korunmaktadır.
Ankara  doğu  ve  batıyı  birbirine  bağlayan  mezopotamyadan  başlatıp  sardise kadar  uzanan kral yolu üzerinde idi. Bu  yolun  aynı  zamanda hıristiyanların  hac yolu olması  halkı  ekonomik  ve  sosyal  açıdan  etkilemiş, hıristiyanlık     yerli halk  arasında  yayılmaya  başlamıştır. Agustos  tapınağına  pencereler  açılarak burası kiliseye  dönüştürülmüştür.
15. y.y......hacı bayram  külliyesi  öğrencileri  yatakhane  olarak  kullanmışlar.
İ.S. 3 y.y......Roma  imparatorluğu  ikiye  ayrılınca  Ankara  doğu  roma (Bizans) topraklarında  kalıyor
İ.S. 212-217..... Roma  Hamamı : İmparator Caracalla  tarafından  sağlık  tanrısı Asklepion    
adına  yaptırılan  dönemin  en büyük  hamamı  ve sağlık  merkezidir.
Günümüzde  hamamın  soyunma  ve  yıkanma  bölümleri  ile  yer  altındaki  külhan ve  servis  yolları  görülebilmektedir.
İ.S. 270.....yılına  kadar  açık  kent  olan  Ankara  o  dönemde  Hacı Bayram yamaçları            ve  civarındaki  düzlüğü  kaplıyordu.  Roma  imparatorluğunun çöküş  döneminde saldırılardan  korunmak  için  ilk surlar  yapılıyor. Ordunun  kışlık konaklama  yeri  ve ticaret  merkezi. Tarım, hayvancılık ve dokumacılığı  gelişmiş.
Julianus sütunu  :Roma  imparatoru  julianusun  Ankara  gelişi  anısına  dikiliyor. Günümüzde  vilayet  konağı  bahçesinde durmaktadır.
İ.S. 7 y. y.......sınır  şehri  olan  Ankara  arapların  saldırı  ve  işgalleri  sonucunda düzlükten       kale  içine  çekilmiş, kenti  savunabilmek  için ( 651-661) kale duvarları  yükseltilmiştir
Ankara  kalesi ,ç  ve dış  olmak  üzere  iki  surdan  oluşuyor. 20  kuleli  olan  dış surdan  günümüze fazla  bir şey  kalmamıştır.
İç  kale  günümüze  kadar  korunarak  gelebilmiştir.  130 x 330 metre dikdörtgen biçimli  kale 43.000. metre karedir. 20  metre  ara ile  beşgen biçimli 42  kuleden meydana gelir. 4katlı  10-16  metre yüksekliğinde  Ankara taşı  ve  eski yapılardan alınan  taşlarla örülmüştür.
Ankara  arap  saldırıları  ve  işgalleri  ara sıra ile el değiştirse de 1073  yılına  kadar Bizans  hakimiyetinde   kalmıştır.
11. y.y. ......Ankara  Selçukluların eline  geçmiş, ticaretin  Bizans başkentinden Selçuklu kentlerine  kayması  üzerine  ticaret  gerilemiş. Bu  dönemde imarlaşma camii,  mescit  türünde küçük  yapılarla  sınırlı  kalmış.
Ankara  sınır  kenti  olduğu için  askeri  açıdan  önemini  korumuş, surlar sağlamlaştırılmış.
Bu  dönemde  Anadolu ya  gelen  Türkmenlere ilk  yurt  ve  otlak olmuş, buradaki Hıristiyan  Rumlarla Türkler arasında  ticari ilişkiler başlamıştır.
Bizans- Danişmendler -Selçuklular  arasındaki  egemenlik  mücadelelerine uzun süre  sahne olmuştur.
AHİLER ............. Ankara  bir  süre  Ahiler  tarafından  yerel  yönetimle yönetilmiştir.
Bu  dönemde  Anadolu  Selçuklu beylik  kavgaları  ve  haçlı seferlerinin  olmasına karşın. Ahiler  başta  Ankara  olmak  üzere tüm  Anadolu’nun  Türkleşme sürecini hızlandırmıştır.
Ahi  Şerafettin  Türbesi : en  erken  tarihli  (1330) kitabeli  Selçuklu  geleneginde kare  planlı bir  yapıdır.
Aslanhane (ahi  Şerafettin)  camii ve  Külliyesi : Selçuklu  dönemi için  öncü bir yapı. 13.y.y.                             Ankara  camileri  içinde en  büyük  ölçekli  ve en  geniş iç  mekanı olandır.
Ahi  elvan  camii (1331-1389. Ulustaki  sokakların  büyük  bir  kısmı , o dönem geleneksel sanatların  yapıldığı  ve  satıldığı  yerlerdi. (at pazarı, saman pazarı, çıkrıkçılar, demirciler, bakırcılar.)
OSMANLILAR ............ 14.y.y. da  güçlenen  osmanlı  beyliği  Anadolu Selçuklu                                topraklarını birleştirerek  Anadolu da birliği sağlamaya  çalışmaktadır.
1362 yılında  I. Murat  Ahilerle  anlaşarak  Ankara’yı  Osmanlı  ülkesine katmıştır.
Ankara  bu  dönemde de sınır  kenti , 1402  yılında Ankara  ovasında  yapılan savaşta  Yıldırım  Beyazıt  Timur’a  yeniliyor  ve  bir  süre  Ankara  kalesinde tutsak olarak  kalıyor.
Fatih  sultan  Mehmet  Ankara’yı  askeri  üst  olarak  kullanmış  1460  yılında bir süre  burada  konaklamıştır.
1469-1471 yıllarında  baş  vezir  Mahmut  paşanın  bedesten  yaptırması  kentin sosyal  yaşamında  ticaretin  giderek  önem  kazandığını  göstermektedir.
Bu  dönemde bir  çok  medrese  ve  camii  yapılmış  veya  onarılmıştır.( ak medrese,  sarı  medrese, Şengül  hamamı, karaca bey  hamamı, Hacı  Bayram camii (1415-1425)
Ankara  kale  ve kaleyi  çevreleyen  düzlükte  yer  almakta  Tiftik  keçisi  yetiştirip yünü  de  dokuyarak  satmaktadır.
Bu gelişmişlik isyanlar  ve  Osmanlı  imparatorluğunun  çöküş  döneminde sona erer.
18.y.y. da  tiftiği  ham  madde  olarak  alan batılılar kendi  ülkelerinde  dokurlar.
19.y.y. da Tiftik  keçisini de  Fransa  ve İspanyaya  götürerek  oralarda yetiştirmeye  başlamışlar. Bu  da  dokumacılığın çöküşünü  hazırlamış.
1892........Demiryolu  Ankara’ya  ulaşır. İstasyon  binası  ve  çevresinde depolama, yükleme  boşaltma  işlerinin yapılacağı  binalar ile  çalışanların barınacağı  servis  binaları  yapılır.
1907 .......Ankara :   6518....  konut
1        un  fabrikası, 10 kiremithane,
1        Gureba  Hastanesi,
1         kız  orta  okulu, 2   erkek  orta okulu,  65  ilkokul,
1        mekteb-i  mülki,1 mekteb-i  idadi, 1 mekteb-i  hamidi,1 mekteb-i sanayi,
Taşhan  ( Hotel  Angora),Birkaç  tane  kahve  hanenin  bulunduğu,
15 –20  bin  nüfuslu  bir  Anadolu  kasabası  görünümünde  idi.
1923 deki Ankara’yı Falih  Rıfkı  Atay  şöyle  anlatıyor :
Çankaya’dan  ufuklar  boyu, bomboş  bir  bozkır  parçası  görünürdü. Bu  kül  ve toz  yığınları  içinde  bir  yeni  devlete  başkent  yapmayı  düşünmek  değil, onun yüzüne  bakmak  bile cesaret  kırıcı  bir şeydi.
Atatürk  27  aralık  1919  da  Ankara’ ya  gelmiş   kendileri  için hazırlanan  Ziraat mektebine  yerleşmiştir. O  andan  itibaren  ‘’Mektep’’ bir  süre  tüm  ülkenin  ve milli  Mücadelenin  yönetildiği  yer  olmuştur.
Daha  sonra  güvenlik  ve  şehre  yakınlığı  açısından  daha  uygun  görülen istasyon  binasına  taşınmıştır.
Cumhuriyetin  ilanından  az    önce ,  13  Ekim  1923 te  Atatürk  Ankara ‘yı başkent  yaptığını  bütün  dünyaya  ilan  eder.
1892-1924 .........İmar  öncesi  kendiliğinden  gelişme  dönemi.
1924-1925 .........Lörcher  planı  ile  öncelik  kentsel  alt  yapı  hizmetlerinin sağlanmasına  verilmiş. Demiryolunun  kuzeyi toplama  ve  dağıtım  ile bakım  ve servisin  gerçekleştirildiği servis  alanı, diğer  taraf  ( Maltepe) ise  Ankaranın  ilk endüstriyel  üretim  bölgesi  olarak  düşünülmüş. Havagazı  ve  elektrik  fabrikaları buraya  konmuştur.
1932-1957 .........Jansen  planı :  Genç  Türkiye Cumhuriyeti  başkentini  planlı bir  şekilde  kurmak  için bir yarışma  düzenleniyor.  Bu planın  gelecek  50 yıla hizmet  verebilmesi  için  300 bin  nüfuslu  bir  şehir  planı  yapılıyor. 1932 de yürürlüğe  giriyor, 1937 de onaylanıyor.
Jansen  Ankara’yı  yeşil  alanlar içinde bir  bahçe  şehir  olarak  düşünüyor. Ankara  kalesi  şehrin  silüetine  hakim  olacak  ve  oradan  ışınsal  olarak  yeşil bantlar  kentin  içindeki  parçaları  bütünleyecek. Aktepeyi  Tandoğan’a  bağlayan yüksel caddesi  ve kumrular  sokak ile sürekli  kılınan  bir  aks  ve kaleden Hacettepeye  teraslarla  inerek  gençlik  parkına  açılan yeşil  bantta  ikinci  aksı oluşturuyor.
Jansen  planında  kamu  ve  ticari  binalara  çok  katlı ve  büyük  kütleler  halinde yer  verilmiş, konutlar  ise  bahçe  içinde  ikişer  üçer  katlı  olarak düşünülmüştür.
Ulus  ticari  merkez  olma  özelliğini  korumuş,  Sıhhiye  sağlık, kültür ağırlıklı, Kızılay  konutların  yoğunlukta  olduğu  yerleşim  bölgesi, Bakanlıklar askeri  ve resmi  dairelerle  bakanlık binalarının  olduğu  bölge  olarak  ayrılmış. Bakanlıklardan yukarıya doğru  olan  yerler  diğer  ülkelerin  büyükelçilik  binaları  için  tahsis edilmiştir.
1957 .........Yücel- Uybadin  planı,  1950  yılları  başlarında  Ankara  nüfusu  290 bine  ulaşmış  ve  jansen  planı  yetersiz  kalmıştır.
Evlerin  ön  bahçeleri  ile caddeler  genişletilmiş , Konutlara  dört  beş  kat yükseliği  verilerek  daha  fazla  nüfus  barındırılmasına  olanak  verilmiştir.
Ankara  çok  fazla  göç  alarak,  hızla  büyüyen  bir  kent  olduğu  için  daha kalıcı  çözümler  aranmış. Ankara  etrafına  uydu  kentler  kurarak .nüfus yoğunluğunun  biraz yayılmasına  çalışılmaktadır.
Not :  Ankara  tarihi  anlatılırken  ilgili  fotoğraflar  öğrencilere  gösterildi.
5- ANKARA  FOTOĞRAFLARI
1-     Augustos  tapınağı
2-     Julianus  sütunu
3-     Hacıbayram  camii
4-     Anadolu  Medeniyetleri  müzesi
5-     Cumhurbaşkanlığı  köşkü
6-     Maltepe camii
7-     Güven park
8-     Gençlik  parkı
9-     TBMM parkı ve  binası
10- Kuğulu park
11- Anıtkabir
12- Hitit anıtı
13- Atatürk  Orman  Çiftliği
14- TCDD  Açık  Hava  Müzesi
15- Atatürk  Kültür  Merkezi
16- Kocatepe  camii
17- Atakule
18- Dikmen  vadisi
19- Ulus  meydanı
20- Eski  Ankara  fotoğrafları.
6- UYGULAMA :
1-  Sadece size ait olan bir odanız olduğunu düşünün; bu odanın  planını birlikte oluşturalım,duvarlarını çizdik ,kapı ve penceresini yerleştirdik. Yatağınız, çalışma masanız, elbise ve kitap dolabınız var. bunların dışında,.
İçinde yaşamaktan mutlu olacağınız bir oda hayal edin.. arkadaşlarınız geldiğinde onlarla paylaşacağınız, birlikte hoşça vakit geçireceğiniz size özel neler olmasını isterdiniz.
Bir de odanızın penceresinden baktığınızda nasıl bir manzara  görmek istersiniz. Bunu da kağıdınıza yazın.
7- MİMARLIK :
Sizce Mimarlık  nedir ?
Sizce mimar ne yapar?
Mimarlık : bir binayı  henüz  ortada yokken  tasarlayıp onu  kağıt üzerinde çizmek,  bu projelerle  binaları  yapmak . diye  düşünmeyin.
Mimarın asıl yaptığı insanların yaşam biçimine  yönlendirmek .. İnsanların daha kaliteli, daha mutlu yaşamalarını sağlamaktır.
Beraberce  düşünelim :
1-     Kendine  ait  bahçesi  olan müstakil  bir evde yaşarsak  neler  yapabiliriz ?( bahçesinde domates, biber yetiştirip, balkonunda  piknik yapar, bahçedeki büyük  ağacın  dalındaki  salıncakta  sallanabiliriz. Evin ,bahçenin bakımını kendimiz  yaparız.)
2-     Çok katlı  bir  apartman  dairesinde ise  birçok  alanı  komşularımızla  ortak kullanırız. buraların   temizliği, bahçenin  bakımı  apartman  görevlisi tarafından  yapılır. bizimle  aynı  binayı kullanan  komşularımızın  haklarına saygılı, onlara  rahatsızlık vermeden yaşamamız gerekir.  yürüyüşlerimizi, pikniklerimizi  ortak  yeşil  alanlarda, çocuk parklarında yaparız.
Bu  iki  farklı  yaşam  tarzını mimarı  çevremiz  belirler.
Mimarlık , yeniyi  arayan, sürekli  olarak  daha ileri teknoloji  kullanarak dengeli  bir tasarım  çalışması  yapabilmek  ister.
Mimar ,tasarım  kararları  alıp bunları  uygularken,
1-     işlevlerin  çözülmesi,
2-     biçimlerin  geliştirilmesi,
3-     teknolojilerin üretilmesi,
4-     ekonomik kaynakların iyi  değerlendirilmesi,
5-     ekolojik  dengelerin  kurulması,
gibi işlemleri  sürdürür, bu işlemlerin sonunda belirli  bir  gereksinim  programını, belirli  bir  yatırımla, belirli  bir alana  uyarlayarak  yapıya  dönüştürür.
Mimar; tercihleri hem  kullanıcıların beklentilerine  ve olanaklarına göre, hem de şehrin  genel bütünlüğüne uygun biçimde yapmalıdır.
MİMARLIKTA ;  UYGULAMADA YAPILAN  TEMEL  SEÇİMLERİN  İNSANLARIN  YAŞAM KALİTESİNİ,  YAŞAM  BİÇİMLERİNİ  VE DOLAYISIYLA  MUTLULUĞUNU  DOĞRUDAN ETKİLEDİĞİNE  İNANMAKTAYIM.. VE BUNUN ÖRNEKLERİNİ  DE MAALESEF OLUMSUZ OLARAK  ETRAFIMDA  GÖRMEKTEYİM.
Yeşil  alan eksikliği   insanları  doğadan  uzaklaştırıp  doğa  çevre  düşmanı bireyler  konumuna  ittiği;  tanınmayan, anlaşılmayan  bir  nesnenin (ağaçlar, hayvanlar, ......) sevilemeyeceği  ve öneminin kavranmadığı  gerçeği,  ‘’çevrecilik ‘’ kavramının  içinin  boşalmasına  yol açabilir. Birkaç  ağaç ve birkaç kuş  türü dışında  doğa bilgisi olmayan  birisi  yaşamın  renklerinin  bir  bölümünü  ıskalamış demektir.
Çevrecilik  asla ‘’ çöp toplama ‘’ değildir. Ülkemizde görülen  yüksek  kanser oranı çevre  sağlığına gereken  önemi  vermeyip  (veya veremeyip.) yaşam  kalitemizi yükseltmek içinde bazı açılımlara  girmemizin  zamanının gelip de  geçmekte olduğunun  bir  göstergesi  değil midir.?
Mimarlık  tek  başına bu sorunlara  çözüm   getiremese  de katkı da bulunabilir. Bu katkıyı  planlamak ve gerçekleştirmek  önce  birey olarak  sonra  da mimar  olarak bizlere  düşer kanısındayım. Bu  dünyayı  ödünç  aldığımız  çocuklarla  bunları paylaşmalı, onların  bu  konularda  gözlemci  ve  duyarlı  olma  isteklerini uyandırmalıyız.
İyiye , güzele  doğru  bu çaba da bizimde  tuzumuz  bulunsun.
BULUŞMA.............................25.12.2003
Türk-iş  Blokları  İlköğretim  Okulu 4-B sınıfında,
Önce  sınıf , okul ...  evimizdeki   farklı  işlevleri  olan  odalar  üzerine  konuştuk. Bizimle  çabucak  kaynaştılar.  Mutfak,  banyo  gibi  farklı  hacimleri farklı  kılan işlev  ve eşyaları  bir  çırpıda  sayıverdiler. 
Okulumuzun  çevresinde  neler  var ?
Bir çoğu  hemen  saymaya  başladı,  bazıları  düşünerek  bir  şeyler hatırlayıp bize   söyledi.
Okuldan  evlerine  giderken  nerelerden  geçiyorlar,  sokaklarda  neler  var ?
Dükkanları , pideciyi, pastaneyi, bankayı ...  hiçbir  şeyi atlamadılar,
hatta “sokakta  köpek  ve  kediler  görüyorum, ağaçlar  kuşlar   var…’’  dediler.
Mahalledeki  binaların  fotoğraflarını  gördükçe  sesler  yükseldi ;
Ben  orayı  biliyorum. Orası  banka ..  banka, alış-veriş merkezleri ve parkları  da isimleri  ile  biliyorlar.  Trafo  ve yakıt  merkezini de  hemen  bildiler. Yakıt merkezini  ‘kocaman  depoları  ve  bacaları  olan  çadır  gibi’ diye  tarif  ettiler.
MTA  müze  binası  için  yorumlar  farklı  idi :
Kale gibi,  merdivene  benziyor,  üstü  yuvarlak, yeşillikler içinde .. hepsi  müzeyi çok  iyi  biliyor sınıfça  gidip  gezmişler .
Mahalleden  sonra  sınırları  biraz  genişletip  Ankara  şehir  planı üzerinde  birlikte dolaşmaya  başladık.
-Ben  Atakule’ yi  buldum...
-AŞTİ   burada ..
-Anıtkabir ..
-A.O.Ç  .. Hayvanat  bahçesi ..
-Kızılay’ı  buldum ..
-Dikmen  vadisine  ben  gittim.
-Kale  burada... Ulus ‘da
Ankara  fotoğraflarını da  gösterdiğimiz  için ;
Hacı bayram  camii , Anadolu  medeniyetleri müzesi  hemen  bulundu,
Plan  üzerinde;  okulun  önünden  başlayarak  Kızılay’a  ve  Ulus’a giden  yollar hep  beraber takip  edildi. Cadde,  bulvar, meydan, kavşaklar  geçildi ..
AŞTİ’ den  başlayan  kırmızı  hattı  merak  ettiler, birlikte  metro hattını  takip ettik.
“Kızılay’da  hem  ‘M’, hem  ‘A’ var  neden  öğretmenim?”,  “Siyah  hatlar  ne?”  gibi soruları  oldu.
Bizim  sorularımıza  cevapları  hazırdı
-“Mahallemizin  ismi neden 100.yıl ?” 
  Atatürk  koymuş .
-“Ankara  ismi  nereden  geliyor ?” 
  ‘Ana’ dan  burası  ‘anakara’  daha  sonra Ankara  olmuş.
Bu  arada Seçkin  Evcimen  bize  sordu:
-“Japonya’da  binalar  esniyormuş  da ... neden  uyumuyor ?...”
Daha  sonra   kendilerine  verdiğimiz  kağıtlara  hayallerindeki odaları  çizmelerini istedik.
Bazıları   yatak , koltuk , televizyon, noel  çamı çizip  odasının düzenli  olmasını isterken;
pek  çoğunda  bilgisayar  en  ince  detayına   kadar  çizilmiş,  markası yazılmış.
Ankaralı çocuklar  suya  hasret  bunu  odalarına  havuz  koyarak  gösteriyorlar, bazı  havuzların  içinde  balık  olmasına karşılık  çoğu yüzme havuzu istiyor.
Ve  hayvanlar ... kuş,  kedi, köpek, su  kaplumbağası,balık, sincap,yılan...
Göktürk  Şirin  biraz  abartmış ; karınca, kaplan,havuzda  köpek 
balığı,maymun,devekuşu, mavi fil çizmiş.
Galiba  bu  sınıf  BJK’ lı kapının  bir  kanadını  siyah ,diğerini  beyaz
boyayanlar,  bir de GS’ lı Ömer  Manav var  o da Hasan ve  Hakan’ la birlikte  FB ye karşı 
oynuyor .... canım  çok  ılımlı  bir  çocuk ;  sonuç 0-0 .
Ve  çocuklar  …
Melih  Boya:  olmayan  köpeği  ve kaplumbağasına isimler  koymuş, bir  güzel resimlerini çizip,kaplumbağam  biber,  köpeğim çarli yazmış. İstekler bölümüne  ise yazdıkları : Ben  köpek  ve  su  kaplumbağası  istiyorum. Ödevlerimi  bitirdikten sonra  biraz  kaplumbağamı  beslerim. Yemeğimi  yedikten sonra, ben  kardeşim ve  köpeğim dışarıya  çıkıp  oynarız.
Bu sınıftaki  öğrencilerin  mimarlardan  istedikleri :
1-ERDEM  UÇA :  Sadece  çok  sağlam  binalar  istiyorum.
2-CEREN  KOÇ :Mimarlardan  her yerlere  ev yapmalarını istemiyorum.
3-RÜVEYDA  SEVİNDİK :Çok  sağlam  evler  yapın, her yer  yeşil olsun, sizden  çok ama çok şeyler  bekliyorum.
4-AYTAÇ  TOSUN : Yeşil  bir  doğa, sağlam  bina, depremlere  dayanıklı bir  bina, evlerin  altında  fay  hattı olmamasını  istiyorum, evlerin  temellerinin ıslak  yere yapılmamasını istiyorum.
5-BERFU  UYGUN :Denize  ev  yapsınlar.
6-ARZU ERCAN: Yanlış  planlar  yapmamalarını, ülkemizde  sağlam  evler, projeler yapmalarını  isterim.
7-CAN  ÇUHADAR: İstediğim tüm  dünyada  barış, dayanıklı  bir  ev, piramit.
8-NAZLICAN  KARAKOÇ : Ben  penceremden bakınca şekilli binalar  görmek istiyorum
9-EZGİ  YÜCEL : Ben  mimarlardan  güzel bir  çevre  istiyorum herkesin seveceği  ve temiz  tutabileceği  bir  bölge  istiyorum. Mümkünse  bazı fakir  evi  olmayanlara sağlam  ev  yapmalarını  çok  ama çok istiyorum. Bizlere de iyi  ve sağlam  bir  ev istememin  sebebi  ise deprem olunca  bazı  evler hemen yıkılıyor  ve  dünyadaki insanların  bir  kısmı ölüyor.
Onun için  mimarlardan güzel  bir  ev  dileğimle.
10-H.ŞAFAK  GÜNDOĞMUŞ:  Yeşillik-işyerleri-10000 işsiz vatandaşımıza işyeri
11-BURAK  SAÇKAN:  Güzel  evler ve depreme dayanıklı  bir  ev  istiyorum ve size başarılar  dilerim.
12-MERVE  KARAKAYA: Sağlam  evler  yapılması, kaçak  eşyasız yapılması.
13-HASAN DALBUDAK: Mimarlar  size  sesleniyorum. Binalar üstüne binalar yapıyorsunuz. Her  yerde bina  var, biliyorsunuz  toprağı  kazıp  üstüne bina yapıyorsunuz. topraklar 200 yılda  anca bir  parça  kum  oluyor. Her  yere  bina yapmayın. Yeşillikler  olsun. Her yerde  ağaçlar  ve yeşillikler  olsun.
14-AYSU ORMAN : Çok  az ama  şık  güzel  binalar, çocukların  için odalar olması, binaların  önüne şelale, yürüyüş  yolu, çocuk  parkı, havuz, çocuk havuzu isterim.
Mimarlardan  istekler genelde  bunlar. 
İlerde  ne olmak  istediklerini  sorduk:
Her  mesleği  saydılar  ama  bu  sınıfta  mimar  olmak   isteyen  yok.
Bizi  kabul  eden okul  müdürü Sedat Öktem, sınıf  öğretmeni  Gülsen  Bektaş , rehber öğretmen  Ayşe  Küpeli ve  benimle birlikte  gelen ODTU öğrencileri Gizem Başkan  ve Levent Kalaç’a teşekkür  ederim.
Mimar Fatma  BAŞARAN
YÜZÜNCÜYIL TÜRKİŞ BLOKLARI İLKÖĞRETİM OKULU
25 ARALIK 2003 TARİHLİ BULUŞMA RAPORU
          25/12/2003 tarihinde, 100.Yıl’daki Türk-İş Blokları İlköğretim Okulu’nun dördüncü sınıfında mimar Fatma Başaran’la birlikte gerçeklestirdiğimiz “Kentimiz ve Mimarlık Bilinci” konulu sunumda, öğrencilere içinde yaşadıkları çevre, çevre binalar, bina sokak ilişkisi, semtlerinin komşu semtlerle olan ilişkisi, semtlerinin kent içindeki yeri ve rolü, kent merkezi, kentin önemli çekim merkezleri, temel ulaşım şekilleri, karayolları ve çevre elemanları, şehirdeki raylı ulaşım birimleri ve benzeri konular hakkında kısa ve eğlendirici bir sohbet yapıldı. Öğrencilerin de sunuma katılmaları için onlara Ankara haritası dağıtılıp, üzerinde kenti tanıma amaçlı bir alıştırma yapıldı. Kentin anıtsal mimari örnekleri dağıtılan resimler yoluyla öğrencilere tanıtıldı. Son olarak, öğrencilere boş kağıtlar dağıtılıp, hayallerindeki odayı çizmeleri, kağıdın arkasına ise öğrencilerin mimarlardan beklentilerini yazmaları istendi, bunlar sunum sonunda araştırma amaçlı belge olarak toplandı.
Görüşümüz, bu sunumun küçük yaştaki öğrenciler için yaşadıkları çevreyi tanıma konusunda çok yararlı ve eğitici olduğu. İlk başta öğrenciler durgun olup, anlatılanlar konusunda temkinli yaklaşsalar da sonradan kendilerinin de katılımı beklendiği anda konuya büyük bir ilgi gösterip, anlatılan konular hakkında söz alarak kendi yaşadıkları çevreden örnekler verdiler. Özellikle kent haritası dağıtıldığında gösterdikleri ilgi çok fazlaydı. Daha önceden sadece içinde bulunarak algıladıkları kenti bir de harita üzerinden yeniden keşfetmek onları çok heyecanlandırdı. En son olarak yaptıkları “hayalimdeki oda” çizim çalışması, öğrencilerin yaratma gücünü ve mimari algılarını görme açısından bizim için yararlı oldu. Sonuç olarak, bu proje hem çevre bilinci hakkında eğitici aynı zamanda da gerek öğrenciler gerekse bizler için çok eğlenceli oldu.                                                                                                                                                                       
Gizem BAŞKAN
Levent KALAÇ

ODTÜ Mimarlık 3.Sınıf Öğrencileri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder